Translate

22 Ekim 2014 Çarşamba

Herkesin küçük ama kendince büyük dünyaları…

Sebepsiz ağlamak diye bir şey var mı yoksa her gözyaşının bir sebebi var mıdır?
Bazen sarsıla sarsıla ağlamak ve soranlara hiçbir şey yok demek istiyorum. Hiçbir şey olmadığından mı yoksa içimde kopan fırtınaları saklamak için mi? Bilmem belki de kimseye kendimi izah etme gereği duymak istemeyişimdendir.



Özlem duymak acı verir insana. İnsanın içi cız eder özlem duyduğun kişinin adı geçtiğinde. İlgin başka bir yerde olsa bile o kafa bir kalkar. Bir tek ismini duymak bile yeter gününü etkilemek için.
Ben yakınımdakileri bile özlerken uzaktakileri özlüyorum diyemem herhalde. Onun için başka bir kelime olmalı.

Dün Pazarlama İletişimi dersinde hocamız şöyle dedi “Dünya'nın içinde küçük dünyalarız.” O kadar doğru bir söz ki bu.  (Üşenmedim not aldım bu cümleyi ki not tutmayı pek sevmem. )

Herkes kendi dünyasını yaşıyor aslında. Baş roller değişiyor, yan karakterler değişiyor ama tek bir dünya etrafında dönülüyor “Kendi dünyalarımız” ; herkesin küçük ama kendince büyük dünyaları…

Geçen gün düğün Cd’mizi izledik kardeşim dediğim dostlarımla. 1 yılı biraz geçti biz evleneli. CD’de dikkatimi çeken düğüne katılan konuklarımızın biz dâhil 1 yıl içinde hayatında o kadar çok değişiklik, yenilik olmuş ki. Düğünde bekâr olanların kimisi evlendi, hamile olanların çocuğu bir yaşında, kimi babasını kaybetmiş,  kimi boşanmış, kimi yeni biriyle tanışmış, kimi işinden ayrılmış, kimi yeni işe başlamış…

John Lennon’ın dediği gibi “Hayat= sen plan yaparken başına gelen şeylerdir.” Ya da benim dediğim hayat 1 oyunsaJ

Bilemiyorum bu aralar yine gelgit bir hallerdeyim sanırım. Belki biraz karamsar ama kesinlikle umutsuz değil.


Umut demişken geçen gün hiç tanımadığım bir adam için ağladım.Kim için mi?Hani şu gitmeden önce videosunu yayınlayan arkadaş için.  
Bu bir intihar videosu demek için nasıl bir duygu durumunun içerisinde olmak gerekir inanın aklım almıyor. Bir insanın hayata, ailesine, arkadaşlarına, hayatına giren, çıkan herkese veda edişini görmek, son cümlelerini duymak, şarabına eşlik etmek beni derinden etkiledi. Sona yaklaşıldığının bilinciyle, Onun için hiçbir şey yapamamak. Güzel bir insanın hayatının gözlerimiz önünden kayışı. Hafızama kazınan sözü ise “ben hayata dair ışığımı kaybettim. ”oldu.

Bende içeceğim ilk şarabı ne olursa olsun ışığımızı kaybetmeyişimize, her şeyin güzel olacağı inancını korumamıza ve her daim şükretmemiz gerektiğine kaldıracağım.  Ve tabii ki özlediklerime ve umutlara…



3 Ekim 2014 Cuma

Kapat Gözlerini

Çok sevdiğim bir ablamla kitaplarımızı paylaşırız. 
En son ona Canan Tan'ın "Eroinle dans"adlı kitabını önermiştim. Kitabın ana karakteri(Eylül) kitabın isminden de belli olduğu gibi üniversite arkadaşlarının etkisiyle eroine başlıyor.Çok iyi bir ailenin kızı, ülkenin en iyi üniversitesini kazanmış ama gel-gör ki şeytana uymuş. 
http://www.canantan.com/

Bahsettiğim ablam bir gün geldi, kitabı masama bıraktı ve "Eylül İzmir'e, ailesinin yanına geldi! Ben daha fazla okumaya devam edemem.Şuan biliyorum ki O güvende , ailesi ona iyi bakar.Ben kitabı burada bitiyorum."dedi.
O kadar çok güldüm ki inanamadım gerçekten.
Yapma-etme bu sadece bir roman, gerçek değil! dediysem de başaramadım. Kitabı bıraktı yüreği kaldıramaz diye. 
Sonra düşündüm hayat keşke böyle olabilse.İstemediğimiz an bırakabilsek hikayemizi. Mutlu olduğumuz o an orada kalabilsek, durdurabilsek anı.
Üzüldüğümüz endişe duyduğumuz an ise kapatsak gözlerimizi ve açtığımızda her şey geçse.... 
Büyüyen kalpBüyüyen kalp
Bu kadar naif,iyi niyetli ve güzel yüreklerin çevremde olduğu için çok mutluyum gerçekten. 
Selam olsun ablama... 

2 Ekim 2014 Perşembe

Hayat ne ki sonuçta?



Yıllar önce gittiğimde ben kesinlikle burada yaşamalıyım demiştim.
Hani klasik bir film karesi vardır ya sahilde beyazlar içinde bir kadın, yanında sevgilisi ve köpeği. Sevgilisinin elinde şarap şişesi ve kadehleri, kadının elinde sandaletleri vardır.Adamın tarçın rengi pantolonunun paçaları ve beyaz gömleğinin kolları kıvrılmıştır. Hava ise rüzgarlı olur genelde. Kadının elbisesi ve saçları uçuş uçuştur, rüzgara karışır.
Bozcaada bana bu film karesinin yaşanacağı yer gibi gelir hep. O karede huzur, aşk, mutluluk vardır.
Yazı yazmak, şarap içmek ve sevgilinle olmak için harika bir mekan.

2 senedir çok güzel bir arkadaş grubu ile Bozcaada'da buluşuyoruz. Buluşuyoruz dedim çünkü İzmir
İstanbul buluşması oluyor bu. Grubumuzun eğlenceli olmasından mı, arkadaşlarımızın samimiyetinden mi yoksa Bozcaada'nın enerjisinden mi bilinmez ama harika vakit geçirdiğim bir yer. Bozcaada için en doğru kelime "Doğal" olması sanırım.

Geçtiğimiz günlerde Bir Küçük Eylül Meselesi filmini tekrar izledim. İzleyenler bilir film Bozcaada da geçiyor. Samimiyet var o filmde de. Bence film için en uygun yermiş, çok doğru tercih edilmiş.
İzlemeyenlere tavsiye edilir.

Peki Bozcaada da neler yapılır? Bozcaada'da Rengigül konuk evinde kahvaltı yapılır ve muhteşem birbirinden güzel reçellerin tadına bakılır. 
Feribottan iner inmez Bozcaada'ya hoşgeldiniz der gibi duran Dev çınar ağacının gölgesinde içilen kahve ayrı keyif verir insana.

 Kahvenin yanında Çiçek Pastanesinden alınan sakızlı ya da bademli kurabiyelerden yenir.


Ayazma Plajında denize girilir. Ücretsiz, bildiğin halk plajı. Yanına al istediğin meşrubatı. Kırmızı olursa daha güzel olur.

Kırmızı demişken  Corvus şarap fabrikasına uğramadan geçilmez. Orada hem buluşma kutlanır hem muhabbet başlar. Eskiden tadım yapılabiliyordu ancak içki ile ilgili gelen yasal düzenlemeler nedeni ile satın aldığın şişeyi açtırabiliyorsun sadece. Üzüm ve peynirin eşliği ile başlıyorsun güne.



Akşamüzeri gün batımı izlenir rüzgar güllerinin altında... Akşamına ver elini balıkçıya. Arnavut Kaldırımlı taş sokaklar arasındaki sıra sıra balıkçılarda yer bulmak zordur. Önceden rezervasyon yaparsan kafan rahat olur.

Yemekten sonra biz 2 mekana gittik. İlki Polente. Polente'de aslında sokaktasın. Sokakta dans ettin mi hiç? İşte burada ediyorsun.

Gecenin bir diğer durağı ise Fuska. 

Denizin dibinde, kalenin müthiş manzarası ile harika bir yer. Hele grubunuzda güzel sesli bir arkadaşınız da varsa değmeyin keyfinize.... 
Şarkılar seni söyler
Dillerde nağme adın
Aşk gibi,sevda gibi.....
Huysuz ve tatlı kadın!

Belki birgün bende....
Neyse benim hayalim bu sefer bana kalsın, gerçekler sizin olsun.

İnanın sizin için dileyebileceğim en güzel dileklerden biri;
Umarım bir gün yolunuz Bozcaada'ya düşer... demek olacak...