Translate

9 Aralık 2016 Cuma

KABRİSTAN ÇOCUKLARI

Geleceğin bittiği yerde gözlerinde gelecek olan çocuklar onlar.

Belki de çocukların hayatı ikiye ayrılır. Şanslı doğanlar ve şanssız doğanlar diye.
Ürktüm bugün biraz nedense. Tek başına gittiğim için mi bilmem. Çok küçükken ninemiz vefat ettiğinde bende geleyim demiştim. Babam “kabristan çocuklar için değil” demişti. Kimse için değil aslında ama gidiyoruz işte. Sevdiklerimiz bir bir giderken.

Çok güzel bir çocuk dolaşıyordu etrafımda. Sanki koskoca yerde bir o, birde ben varız. Sessizliği bozan ayak sesleri.

Bir süre sonra yanımda para yok dedim. Olsun abla dedi. Elinde 5 lt'lik bir su bidonu. Ben dua ettim, o dua etti. Yaprakları temizledik birlikte. Anlıyor muydu acıyı, var mıydı ailesinden vefat eden bilmem. Gözleri ışıl ışıl, temiz pak giyimli. Sanki acıya ortak olmaya gelmiş o küçük hali ama büyük tavırlarıyla.                                                               
Ne işin var burada? Okuyor musun? Dedim. 5. Sınıfa geçtim hem de takdir ve onur belgesiyle dedi. Öğretmen ya da doktor olmak istiyorum.  Çok çalışman lazım dedim. Evet dedi. Kabristandaydık ve bunları konuşuyorduk. Acının farkında mısın diyemedim. Ama anlar gibi bir hali vardı. Gözleri ışıl ışıldı. Gelecek vardı gözlerinde.

Arabama kadar eşlik etti. Sevindi eline tutuşturduğum kağıt parçasına. Çocuktu nihayetinde. Sonra da arkasına baka baka koşarak uzaklaştı. Kime nereye bilinmez.

O giderken daha da soğudu etraf…

Ve babam her zamanki gibi haklıydı. Kabristan çocuklar için değildi.