Translate

19 Ağustos 2014 Salı

Mutlu Yıllara!

Bazı İnsanların hayatınızda olması size mutluluk ve güç verir.
İş ve  okul arkadaşım olmasının yanında soran gözlere evet biz gelin-görümceyiz diyoruz. Herkes şaşırıyor özellikle iş ortamındakiler. 
Gelin görümcesiniz ve iyi anlaşıyorsunuz? 
Yıllardan beri gelen tabuları yıktık. İkimizde duygularımızı çok belli etmeyi sevmiyoruz. Belki de büyüsü bozulacağından bilemiyorum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim insanın kız kardeşinin olması harika bir duyguymuş. 

Ece farklı bir kız.. Blog yazmaya başlamam onun sayesinde oldu. Kıskandım galiba onu:) 
Şaka bir yana Ece'ye bir gün Hürriyet Bumerang'dan telefon geldi. Ece kısa yanıtlar ile tamam, nerede, bilemiyorum. Ben size yarım saat içinde geri dönsem olur mu? diyerek telefonu kapattı.  

Bodrum'da Hürriyet Bumerang tarafından seçilen blogger'lar ile bir gün geçirmeyi teklif eden bir telefondu bu. Hemde şahane bir program ile. Ece ben şimdi nasıl gideceğim, gitmesem mi, ne yapmalıyım derken ben hemen kendime gezmek çıkardım veee biz seni bırakırız dedim. 
İnsanın hayatında karşısına bazı fırsatlar çıkar ve ben o an onu kaçırmaması gerektiğini düşünürüm. http://bumerang.hurriyet.com.tr/

Her gün böyle bir teklif herkese yapılmıyor sonuçta. 
Kalktık gittik Bodrum'a... Planımız sadece Ece'yi bırakıp Bodrum'un şahane Beach Club-larından  birinde günümüzü geçirmek, deniz ve kum ile buluşmaktı. Ama o da ne! Ekip bizimde onlara katılmamızı istedi.

Ve blogger'ların dünyasında bulduk kendimizi bir anda. Eşim ve ben neredeyiz, kim bu insanlar, ne yaparlar nasıl geçirirler hayatlarını, blog olayı da neyin nesi derken onlar bize "aaaa sizin blog'unuz yok mu?Hemen açmalısınız sizde" deyince benim kafamda şimşekler çakmaya başladı. Aslında yazmayı çok severim ama böyle bir girişimim hiç olmadı bugüne kadar dedim ve işte bugün buradayız. 

Ece Yüksek Lisans yapmayı düşünürken kendimi MBA yaparken buldum. 
Yeni başlangıçlar, yeni hayatlar, yeni heyecanlar. 
Birileri, bir şeyler vesile oluyor insan hayatında. 

Bugün O'nun doğum günü ve ben Ece hayatımda olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum. 

Birilerinin hayatına dokunmak, dokunabilmek, bir şeyleri değiştirebilmek belki de bir iz bırakmak... Ece farkında ya da değil bilemem ama benim hayatıma çok güzel bir şekilde dokundu. 

"Teşekkür ederim."
ve İyi ki varsın...


*Umarım yeni yaşında seninde hayatına dokunanlar olur. 
*Umarım yeni yaşın sana uğur getirir ve tüm dileklerin gerçekleşir! 



  


15 Ağustos 2014 Cuma

BENİM ABİM KAHRAMANIM!


Küçükken hep özenirdim Ona. Bir sürü arkadaşı vardı. Aslan burcudur, liderdir O. Arkadaşları hep O’nun etrafında, o hep lider modunda.  Kendine has kişiliği ile farklı bir kişilik.
Bir gün okulda bir çocuk beni düşürmüştü. Daha ilkokuldaydık. O çocuk ertesi gün gelip benden özür dilemişti. Sebebi O’ydu.  

23 Nisan töreninde şiir okuyacaktım. Mavi Önlüğüm, saçımdaki beyaz kurdelayla ne kadar şirin gözüksem de heyecandan bir yaprak gibi titriyordum. Sonra sıra bana geldi, sahneye çıktım. Herkes bana bakıyordu, o anda adımı sorsanız söyleyemezdim. Yapamadım. İndim sahneden! O’nun bir arkadaşı benimle dalga geçti. “Bir şiiri okuyamadın” dedi. Ben kahroldum tabii.  Sonra ertesi gün gelip özür diledi benden o çocuk.
Gelip özür dileyen o kadar çok çocuk oldu ki inanın onlara ne yaptı da özür diletti bilemiyorum...Orası her zaman bir muamma oldu.  

Sonra ben O’nun gittiği okula yazıldım. Bana dedi ki bizim okulda uzun etek moda. Ben uzun süre bileğimde eteğimle rahibe Teresa modunda gidip geldim. Meğer arkadaşları kardeşin neden böyle giyiniyor diye soruyormuş. Neden acaba...
Abim ne kadar dışa dönükse ben o kadar asosyaldim küçükken. Bir gün abime benimde senin gibi arkadaşlarım olacak mı dedim. Kendine uygun birilerini elbette bulacaksın çok seçicisin sadece dedi.Çok küçüktük tabii ezikmişim de biraz heralde:) 

Üniversiteye girdiğimde bana söylediği cümleyi  hayatımın her alanında kullandım. “Bugün yeni bir hayata başlıyorsun. Öğreneceğin çok bilgi var ama unutma hepsi yeni. Hepsini ilk defa duyacaksın. O nedenle dikkatini verirsen başarılı olursun.” Öğrenmeye aç ben her başladığım işe bu cümleler ile başladım.
Biliyordum ki hep arkamda beni koruyan, kollayan biri vardı.
Hala da öyle…
Kardeş olarak onun ne kadar yanında oldum, ona ne kadar destek olabildim bilemiyorum. Evin küçüğü olunca ne kadar büyüsen de bu değişmiyor sanırım.
Aile kavramı inanılmaz bir şey. Kardeş bazen en çok kavga ettiğin ama iki dakika sonra neden kavga ettiğini unuttuğun kişi.
Kalbinin diğer yarısı.

Anlatılacak o kadar çok şey var ki. Bir şey olduğunda abim var, o yapar. Ona sorarım, abim bilir! o kadar sık kullandığım cümleler ki. Ve tabiiki Şükrettiğim!  

Geçen sene doğum gününde ünlü yazar Wilbur Smith mesaj yazmıştı O'na. Mutlu bir aile olduğunuz için ne kadar şanslısın! Sayesinde ailemiz büyüdü çokta güzel oldu.Ailemizde en miniğinden en büyüğüne her birey ayrı değerli benim için. Çocukları canımın bir parçası eşi ise ablam... Hatta buaralar eşi için bana daha çok benzediğini çok söyleyen oldu. Abinden daha çok yengen benziyor dediler:) Bir yandan sevindim kendisi bildiğin Barbie Bebek çünkü:) 

Evet O benim canım abim. Hatta canım ciğerim abim ve ben abimin O olduğu için ayrı bir şanslıyım.


Bugün O’nun doğum günü… İyi ki doğmuş iyi ki benim abim olmuş. İnsan arkasında öylesine güçlü birinin elini hissedince daha da güçlü oluyor.

Teşekkür ederim benim kahramanım olduğun için.
Seni çok seviyorum.

Not: Yeğenim geçen gün kardeşini kucaklayıp gelmiş. Uyanmıştı hemen getirdim dedi. Kendisi küçük aklı ve yüreği büyük olan yeğenim… Bende Ona dedim ki baban gibi çok iyi bir abi olacaksın. Babam iyi bir abi mi? dedi.

Hemde en iyisi… 


Kahramanımla...
Güzeller Güzeli Ailem

Alkışlar Sana... O kadar çok şey başardın ki!

Biz!


7 Ağustos 2014 Perşembe

Hırsızın hayatımdan çaldıkları


Yaz ayları geldi, çattı. Malum herkes camını penceresini açarak uyuyor. Korkutmak gibi olmasın ama lütfen bir zahmet geceleri kalkın ve kapatın pencerelerinizi; hırsızlar sizin uyumanızı bekliyor olabilir.

İki yaz öncesi annem ile yazlıkta yalnızdık. Gece annem
-“Ben senin odanda yatayım senin odan daha serin oluyor, sen benim odama geçersin.” dedi.

Her şeyden habersiz bir şekilde yattık ve uykuya daldık.
Sabaha karşı annemin sesiyle daha doğrusu çığlıklarıyla uyandım. Uyku sersemi, önce deprem oluyor sandım ama baktım herhangi bir yer sallanmıyor. Sonra annemin “Sen Kimsin, Sen Kimsin?” diye haykırışıyla kendime geldim.  Bende başladım noluyooor, noluyor diye bağırmaya…

Vampire Diaries’i ya da Alacakaranlığı izleyenler bilir; vampirin hızlı geliş veya gidiş sahneleri vardır. Rüzgâr gibi geçer ve soğuk bir esinti bırakır arkasında. İşte tam öyle bir anda odamın önümden rüzgâr gibi biri geçti. Annem sen kimsin, ben noluyor-noluyor  diye bağırırken adam kaçtı gitti. Kapının çarpma sesi hala kulaklarımda yankılanıyor.

CSI Miami’den öğrendiğimiz gibi hiçbir şeye dokunmadık polis gelinceye kadar. Ama olmadı işte bizim polislerimiz Horatio Caine gibi değilmiş. 




Hırsızları bulup(2 kişilermiş bu arada), annemle yanımıza gelip “kötüler layığını buldu” gibilerinden bir laf edilmedi bize. Aksine savcıdan azar işittik sonrasında.  

Uzun bir süre yüksek seslere tepkim farklı oldu. Asansörde aniden kapıyı açan birinden ürküp ağlamışlığım falan var mesela. Hatta yazık kadıncağız o kadar mı korkunç gözüküyorum demişti.

Nedense hep dost meclisinde konuşulur bu. Hırsızı görsem n’aparım diye. O an bilemiyorsun, pek düşünemiyorsun hatta ne yapacağını. Bilinçsiz bir şekilde işte annem bağırdı sonra ben onun sesine bağırdım da Allah'tan adam kaçtı. Ama düşünmek bile istemediğim şeyler yaşanabilirdi. O gece orada bende yatıyor olabilirdim.Anneme sesini çıkarmasın diye vurabilirdi. Düşündükçe yazdığım birbirinden korkunç senaryolar var. 

En mahrem yerin; evinin yatak odasında! gecenin bir yarısı bir adamla karşılaşmak çok zor gerçekten.  
Düşündükçe içim ürperiyor. Adam benim takılarımı falan götürdü tabii. Ama en çok korku bıraktı bende ona üzülüyorum. Eskiden tek başına evde kalmaktan korkmazdım hatta hoşlanırdım. İtiraf edeyim artık biraz bir ürperti var.

Hırsızlık olayından sonra eve alarm kurdurduk. Şimdi de o alarm yüzünden arada geceleri uyanıyoruz. Ama bu sefer kendi kendimize boşuna bir heyecan yaşatıyoruz. Yok  alarmı unutup kapı açmaya çalışmak, yok alarmı yanlış kurmak gibi. İçinize bir huzursuzluk girince gitmesi güç oluyor. El ayak titremesi normal bir hale büründü, arada titremezsem rahat edemiyorum artık.

Az önce Pronet’in bir reklamını izledim. Reklam eğlenceli olmuş ama aslında hiç hafife alınacak bir konu değil gerçekten.

Dikkatli olmak lazım her zaman. Reklamı merak edenler buyrun tıklayınızhttp://www.youtube.com/watch?v=f7al1W1m6FY ve geceleri önleminizi alınız. 
Evde olmasaydık daha farklı olurdu da o an evde olmak ve karşılaşmak ciddi travma sebebi.